ilkin, kendinize bir beden edinin. sonrasında da, eflât
un bir tin. bu edinim, olsa olsa, 20’yle 25 dize arasınd
a sürecektir. inanın, daha fazla değil. sizi sevdim; gö
bekli ve sarı gözlüklü okuyucu. bu yüzden, size yardım
edicem bu konuda. edinim için, birkaç yol gösterici m
üstâkbel dize:

  • suyla sus. çimenle koş. taşla otur, dertleş. evren koş
    utlarında aynı şeyleri yapıyorlar çünkü bizle: su, çimen
    ve taş.
  • beyzbol öğrendim dün. sopayı kendime vurarak
  • ve kâlbimi kâlbimde kırarak.
  • sedir iyi niyetlidir. rahat ve etlidir. ve kimsenin karışm
    az hüznüne.
  • kediler yeniden doğar ikindileri.
  • kuzukulağı ve demirhindileri aksatmayın sakın. ve taş
    larınızı yerinden oynatmayın.
  • havuz tuzlu sulu olmalı ve içresi eflâtunla dolmalı.
  • uykulu bir gölge. yokuşlu bir güneş. kirpikte biriken ter
    ve sinende pâzen deniz. bilmem; saadet, kaç gram et e
    der?
  • ve bazen ikindileri kim bana der: yorgunsun ama uyum
    a; yaşama sakın uyma. zaman, hep 1 adım önden gider.

bu örnek ve müstâkbel dizeleri kendine uyumladıktan s
onra. peremere’ye gelebilirsin. ikindini, burada geçirebil
irsin. kendine bir yeni beden ve tin edinebilirsin. örneğin
, ben, yâni; yeni tinlenen ve bedenlenen ben… kendime, ye
ni atanmış bir oğlan gibi hissediyorum. ve yine, yeni kendi
mle mervem’i seviyorum. ancak, cevat çapan ya da benze
ri şiirler yazmak geliyor aklıma ve bu şiirleri yalnızca göbe
kli/sarı gözlüklü adam ve bâki ayhan okusun istiyorum. ö
rneğin yeni yazmak istediğim şiir şöyle ki;

yalnız,ilkin, birkaç bilmeniz gereken bilgi: şiir 4038 dize sü
recek. yüklemi; nesne ve öznesinden çok olacak. “nuri abi
” ve “aylin abla” adlı kişilerin isimleri şiirde geçebilecek. de
niz, ikindi, köpek, kedi, sedir, ter, tuz, limonata, masa, havu
z, uz, uzak, aşk, hayat, yatak, su, uyku, taş, ahşap ve benze
rlerinin sözcük ve anlam olarak şiirde mevcut bulunmaları
dışında; cisimleri de şiirde geçebilecek. bu koşullar altında
şiire başlayabiliriz;

gök ve kök, aynı soydan gelir; eski türk’ten. ve taşlar yuvarl
anır sürekten. yorulur ve birden durur. ve akdeniz olur. ve k
ursağında alaçatı. ve çatısında peremere… beni, kesin, bir
zeytin ağcı doğurdu. adımı, o ân koydu. ben dâhil, kimseler
bilmez. yaşım, yaşamımdan fazla. ölümüm, ölümden çok.
bu ahvâl ve şerâit içresinde, türkiye’de doğabilirdim anca. v
e, anca, mervem’i sevebilirdim. saçlarımda bir tuzlu yangın
, gözlerimde camıl bir miyopluk. bir öpüşlük canım var. alın
yazım silinmiş terden. serdengeçti bir kâlbim var ve karanlı
ğım silinmiş ferden. deniz fenerlerinden daha dayanıklıyım
ve ama kayalıklardan daha yumuşak. beni, bir zeytin ağcı d
oğurdu çünkü. adımı, o ân koydu. ben dâhil, kimseler bilmez
ama türkiye derler bana. bağrımda akdeniz. kursağında alaç
atı ve çatısında peremere… gârbyeli gelse, şârkyeli vursa; bir
şey olmaz bana. nuri abi, aylin abla korur beni. ares havlar v
e hırlar cümle kötül varlığa. sonrasında, bir ölü bâhriyeli gibi
çıkarım denizden. gözlerim kabuk bağlamış. gözlerim yıllarc
a midye ve kestane ağlamış. kiminin kabuğu kesmiş kâlbimi
, kiminin iğneleri çizmiş ciğerimi. çiçek gibi açılmış bağrım, b
ıçak gibi paslanmış kanım. tetanoz ve kuduz tükürdüm bir bi
r; fikrimin şerâreleri döküldü tek tek. ama beni bir zeytin ağcı
doğurdu. incir ağcı emzirdi beni. burdayım. buralıyım. alıyım,
moruyum bu toprağın. tuzuyum, teriyim bu denizin. neyse, bu
rda durayım. şiir, çok uçmaya başladı. toparlayamadım. en iy
isi yeniden başliyim;

ekşigüller biraz dindi. şimdi ikindi. gökten bir yaygı gibi uzuyor
havuz. yanımda mervem. deminki şiirde, demediğimçin içrem
de kalan birkaç dize var. iyisi, önce onları tamamliyim. merve d
eyince geldi aklıma birden:

  • sofra kurar gibi kurduk bu toprağı. türkiye koyduk adını.
  • sohbet olmayınca, her insan uzak
  • sedir gibi serdik, yaygı gibi yaydık özü
  • aşk, tözün özüdür. kimine de, tanrı tozudur.
    düzeltme:
  • aşk, tanrı tözüdür.
  • bana, türkiye de. sana, merve diyeyim. seni, bölünmez b
    ir bütünlükle seveyim.

ikinci şiire kaldığmız yerden devâm edebiliriz;
yanımda mervem. yanımda değilmiş gibi bakıyorum o’na. t
elevizyondan izler gibi bakıyorum; ya da sinema. 50’li yılların
büyük hollywood yıldızlarına benziyor. filmi ortasında durdur
up bakıyorum sankiyse. durdursam da, güzelliği sürüyor. güz
ellik canlı bir yaşam biçimi ya da organ. güzellik bir süper ka
hraman; durdurulamaz. sanırım; bu kısım bu kadar yeter. yin
e başka bir açıdan devâm ediyorum: mervem yanımda. ares
ve bal uyuyor. ikindi dinleniyor. havuza vuran seslerimiz. geri
geliyor. elini tutuyorum mervem’in. limonata içiyor. onca kişi
arasından her gün sevmekçin yine beni seçiyor. ekşiliğmi tut
uyor mervem. ekşiliğim eski. ekşiliğim mervem’le başlamadı
ama o fârketti ilk. zaten sevmek, fârketmektir. ilk, o, tâkdir et
ti zaten; ellerimin….. sizce noktalı yere hangi sözcük gelirse
mervem beni sevmeye devâm eder?

a) müşfikliğni
b) küçük hareketlerini
c) kemiksizliğni
d)ellerim olduğnu çok geç fârkettim. başka bir insan san
ıyordum onları, başka bir lisanda. bozkırın bir yorumu s
anıyordum. biten bir bozlağın âhı. moğol istilâsı sanıyo
rdum. küt ve seyrek. ama, ilk, mervem fârketti ellerimin
çokluğnu. çoğulculuğnu. ve, ilk, o tâkdir etti ellerimin de
elleri olduğnu.
e) ….. yere hangi sözcük gelirse gelsin; mervem beni sevm
eye devâm eder. sözcükler ve anlamları geçici ve uçucu
tözlerdirler. eylemlerdir kalıcı olan. sevmek biter; benim
mervem’i sevmem bitmez.

sizi bilmem ama ben e)’yi seçiyor ve devâm ediyorum. pe
remere’de beyaz ikindi. ara ara, sarı değişleri güneşin. bira
açıyorum. mervem, buffett’nin menüsünü hazırlıyor. sesler
az biraz belirginleşiyor artık. pürüzsüz bir önyaz. saçlar ısl
ak ve taralı arkaya. hafif buruşuk eller tuzdan. tuz, havuzda
n; girmesek bile havuzun tuz soluğu dokunuyor tene. tırnak
aralarımızda dünya. ben, bu ara, bir bira daha açıyorum. m
ervem hâlâ çalıyor. ikindi, kozamız. ikindi, yuvamız. ikindi, k
ozmik evimiz. çıkamıyoruz bir türlü içresinden. serçe parm
ağımlan, bir geçit açıyorum duvarında peremere’nin. nuri a
bi, aylin abla ve ares’e vedâ edip mekânsal tünellemeyle ye
ni yerimize geçiyoruz: söğüt.

mekânsalla kalmayıp zamansal da bir tünelleme yapmışız.
ikindinin peremeresi’nden, söğüt’ün sabahı’na geçmişiz. ol
sun; ikisi de ayrı güzel. söğüt, kendini dinliyor henüz. deniz
dingin. karıncalar su içiyor. elimdeki birayı içiyorum hâlâ. m
ervem elimi tutuyor. elimi tutunca mervem, zaman ütüleniy
or. yâni, aynı seyirde ilerliyor. yâni, yüzyıl, 1 dakika gibi sürü
yor. birbirimizi sevmenin zamanda bıraktığı bir iz bu. bunu,
bir zaman devriyeleri yapabilir; bir de, sevdâlılar. söğüt, hâl
â kendini dinliyor. gök dinleniyor. deniz dingin. balıklar su i
çiyor. kuşlar dallarda durgun. her şey, hayat için uygun. am
a hayat her şey için uygun değil. burada, söğüt’e ve şiire ara
vermek istiyorum biraz. çay koyuyorum kendime. mervem i
çerki odada uyuyor. annem ve babam uyanmış yeni. etrâfı
topluyor. ben de, bu şiiri, uzatmıya çalışıyorum. ne diyebiliri
m ki başka? londra hayatım’dan söz edeyim bâri; mervem’d
en önce (m.ö) 10. yılda; bir partideyim. ev geniş. seçenek bo
l; yâni, gâvurların dediği gibi: plenty of fish in the sea. sığ ve
cinsiyetçi bir görüş tâbii ki. ama o yaşlarda kan yanlış yere p
ompalanıyor durmadan. yine de, etobur takılmıyorum çok. n
e av olmak istiyorum ne de avcı. rölantideyim. flaman kızı va
r okulda. adı, ester. sneijder daha bize gelmediğçin, flaman t
ahayyülü daha yok bende. saçları korten biri ester. gözlerind
eyse yüzyılların balçığı var. konuşuyoruz. “türkler” hep egzoti
k gelmiş ona. benim de, türk olduğmu duyunca dayanamamı
ş gelmiş. sıkıcı. yirmi bile değil; ondokuzuncu yüzyılda kalmı
ş bir kafa. elimde “19” kalmadığı için yazıyla yazdım; kusura
bakmayın lütfen.

  • neden 19 kalmadı?

kemâlî olduğumdan. 19’u çok kullandım; ki, kendi de zaten b
ir 19’dur. işin özü; işbu gidişle, çok sıkılmıştım partiden. eve
dönmek istiyordum. tam vedâlaşacakken, ester öne düştü. i
çkiden dedim. kaldırmıya çalışırken, gördüm ki; alnında ufak
bir delik ve kan sızılışmışlığı var. ürktüm. korktum. koltuğa g
eri koydum kızı. ve hızla uzaklaştım ordan. partiyle evim ara
sı 3 duraktı. ancak metronun sââti geçmişti. yürümek zorun
daydım ve o ünlü it salyası yağmuru başlamıştı londranın. k
üt bacaklarımı zorlayarak yürümiye çalışıyordum hızlanarak
. ancak, bir türlü, istediğim ivmelenmeye kavuşamıyordum. s
inirliydim. ester öldürülmüştü. arkadan bir ses öldü diye fısıl
etti bana. döndüm birden;

  • evet, öldü. niye şaşırıyorsun bu kadar?
  • nasıl? siz kimsiniz? hem nerden biliyorsunuz bu konuyu?
  • biri, öldürüldüğü ve kim tarafından öldürüldüğü kanıtlanma
    dıkça, ölü sayılır.
  • cidden mi? kim demiş bunu?
  • mossad.
  • allah allah… peki, siz kimsiniz?
  • ester’i öldüren kişi.
  • neeyyy!?! ciddi misiniz siz?
  • tâbii ki. neden olmıyayım. eğitimini aldım ben bu işin.
  • eğitim?
  • mossad.
  • aa.. tâbii ki. ben de, kaptan kirk.
  • bayık. umut yalım olduğnuzu biliyorum.
  • hanımefendi, nerden biliyorsunuz. neden ester’i öldürüyors
    unuz?
  • 1.. ester öldü. 2.. adım, lucienne smer…
  • smer mi?
  • evet. niye şaşırdınız?
  • eee… smer, beni yarattığım biri. birkaç son şiirdir kullandığ
    ım biri.
  • 🙂 🙂 ;)… emojili güldüm size. kusura bakmayın. biz, istediğm
    iz için, sen yaratabildin beni.
  • ???
  • üç soru imi koymanıza gerek yok. böyle ilerler bu işler. bizi
    m gibi casusların yaratımında, bir kişi; ki, bu durumda sizsini

s… konak ya da kuluçka olarak kullanılır. sonrası zaten malu
m. işte, burda, karşılıklı konuşuyoruz. hattâ, 1 saniyenizi ricâ
edeyimm… heh, şu yağmuru da keselimmm….

  • nasıl bea?
  • işte, tam da böyle. parmak ve şıklat…
  • haydaaaa…
  • işte… siz türklerin asıl sorunu bu. her şeye şaşırmanız. siz ş
    aşırırken, dünyada neler oluyor bitiyor… bilseniz bir..!
    tam yanıtlıycakken… ünlemin noktasıyla bir, kayboldu ortadan sme
    r; irkildim. n’apcağmı bilemedim. smer ortadan kaybolunca, geri gel
    di yağmur. aynı, it salyalı londra yağmuru. koştum. koştum. ve koşt
    um. ömrümce, bu kadar koşmamıştım. yine de yorulmadım. vardım
    eve. kapıyı açtım. bu sefer de, oturma odama koştum. tam oturacak
    ken, smer’i gördüm koltuğumda. yarı çıplak oturuyordu. bir elinde bi
    ra, diğerinde sigara vardı; daha başlamadan, sözümü keserek…
  • “lucienne smer, birasını içerken pariste…” değil mi, umut yalım?
  • öyle…
  • öyle… öyle… güzel tasarladınız beni. memnunum hâlimden. “haya
    l kadınınız” olmaktan mutluyum.
  • beni hayal kadınım; mervem.
  • m.ö’den sözediyorum; belirttiğiniz gibi umut yalım. endişeye maha
    l yok 🙂 🙂 🙂 bakın, yine emojik güldüm keyifden.
  • lütfen… artık… sadede gelin, smerrrrr!!!
  • geleeelliimmmm, umuuutt yalııımmmmm. böyle bir sinire gerek yo
    k; zaten simânız, sığacınız belli.
  • sığa mı?
  • evet. kapasite… dün scrabble’da öğrendim. bugün kullanayım; ded
    im. hem dün, kimlerle oynadım; bilin bakalım?
  • nerden bilebilirim özelinizi, smer?
  • özel’im değil; özel’iniz, umut yalım. oynadığım kişiler: anneniz ve m
    erveniz idi.
  • okuyucu göremiyor ancak bana o lambayla saldırmamanızı öneriri
    m; zirâ, daha teşebbüsünüzde, ölürsünüz. hem de, öldü olarak geçe
  • lannn!!!…
    rsiniz kayda. kapiş, umut yalım?
  • anladım. ama ailemi bu işe karıştırmayın lütfen.
  • bittâbi kii…
  • peki, ne istiyorsunuz benden?
  • malumm… bizim türk tözü ; kaynaklarda tanrı tözü ve nihâyetinde
    de, yada taşı denilen gücü elde etmemiz gerek.
  • eeee?
  • elde edemiyoruz bir türlü.
  • aaaa… siz…. nasıl? 🙂 🙂 🙂 bu sefer de, ben güldüm emojik…
  • gülmemenizi öneririm. neyse.. konumuza dönersek; taş ya da töz
    adı bile bilinmiyen gizli bir örgüt tarafından tam 15 bin yıldır korunu
  • 15 bin? sayıda bir hata olmasın çünk…
  • siz görmüyorsunuz; sözümü kestiği için bir tokat yapıştırdım. mal
    mal bakıyor şu ân. kendine gelme süresi: 7 saniye. 7… 6… 5… 4… 3
    … 2… 1…. ve geldi kendine.
  • bir daha yapmazsanız sevinirim.
  • siz de, sözümü kesmeyin lütfen. devâm ediyorum; evet, 15 bin. da
    ha kendi tarihinizden haberiniz yok. en çok da, bu, hoşuma gidiyor.
    neyse… örgütün, ne yatay ne de dikey bir yapılanması var. ast- üst i
    lişkisi de yok. bu yüzden, açığa çıkartamıyoruz örgütü. örgütten de
    öte… and gibi bir şey zaten bu yapılanma. biraz, ricâl’ül gâyp erenle
    rini andırıyor ancak tam de değil. tek bilebildiğimiz; birbirinden hâb
    ersiz, öndersiz ve kişi sayısı belirsiz bir topluluk. bu yüzden de, çöz
    ülmesi olanaksız.
  • eeee? benden ne istiyorsunuz o zaman? aralarına sızmamı mı?
  • inan ki; çok isterdik bunu ancak sızma olanaksız çünkü demin de
    dediğim gibi bir hayal ya da hayalet gibiler.
  • eeee… ne o zaman?
  • bunu da, başka bir eserde konuşalım..
  • ama…
  • ama’sı yok. biz böyle uygun gördük. o kadar…
  • e, tamam. madem öyle… görüşmek üzere…

Birinci sayı, s. 29


Dünyaların Çoğulluğu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

Son Yazılar


Dünyaların Çoğulluğu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin