Şu fotoğraf, senden kalan en son, duvarda bıraktım onu
Astığın yerde, iki pencere arasında.
Ve akşamları, ışığı karşılarken, oturuyorum şu iskemleye,
Hep aynı iskemleye, bakmak için, senin bıraktığın yerde,
İki pencere arasında
Ve orada gördüğümüz şey, yavaşça giden ışığı karşılarken, çatıların körfezinde,
Solundaki kilisenin, orada gördüğümüz, akşamları, o sandalyede otururken
Tam da o duvarda unutulmuş, kahverengi, karanlık kağıdında duvarın, o görüntünün,
İki pencere arasındaki, gösterdiğidir. Işık
İlerliyor, iki ayrı verev dilde, akıyor yavaşça, görüntüde, ışığı yaratan bakışın, senin, belirsizce
Işık doldurmak için oluşturduğun o noktaya doğru, benim de baktığım
Gösterdiği şeyin tam kalbine konulmuş,
Zira o kalpte, gösterdiğinin kalbinde, benim de gördüğüm,
Görüntünün kendisi de var, içerilmiş,
Onda, o kalpte, ve ışık giriyor hep, durmaksızın, kilisenin
Solundaki çatılar körfezinden, ama şimdi eksik olan bir şey var
Sen, çünkü fotoğraftaki o noktadan bana bakan gözlerin,
Sana bakmak için oturduğum o sandalyedeki bana, gözlerin
Çoktan gördüler, öngördüler, artık burada olmayacağın ânı
İşte bu yüzden kıpırdayamadım bir türlü, oturduğum yerden
Birinci sayı, s. 26






Yorum bırakın